ELİFÇE
Köşe Yazarı
ELİFÇE
 

SAHRA HASTANESİ

SAHRA HASTANESİ          Bana birkaç gün önce Alçıtepe köyü deseler bende çağrıştıracağı anlam Çanakkale İlinin Eceabat İlçesinin küçük bir köyü olurdu. Ama artık tamamen farklı bir konumda benim için. Ben orada tarihe gittim. Hem de ne tarih! Dünyanın en kanlı savaşlarından birine tanıklık eden Gelibolu Yarımadasında Tarihi Alan Başkanlığınca oluşturulan 1915 Hastane sergisi beni 103 yıl önceki savaşın acı yüzüyle karşı karşıya getirdi. Akçaabat köyünde çadırlardan oluşturulan sergide Çanakkale savaşları sırasında cephe gerisinde yaşanan sağlık hizmetleriyle lojistik ve idari hizmetler balmumu heykellerle birebir ziyaretçilere anlatılıyor. Giriş kapısından girdiğinizde sol tarafta sizi olası bir saldırıya karşı makineli tüfekle başında bekleyen gözcülük yapan askerler karşılıyor. Orayı hızlıca geçmek isteseniz de adımlarınız kendi iradeniz dışında yavaşlıyor. Fondan gelen top tüfek asker naraları sesleri arasında Hilali Amber çayhanesi sizi selamlıyor. Çayhane de savaş zamanında kullanılan çeşitli bakır kazan, tencere, güğüm vs. Malzemeler o kadar eski ve tozlu ki önlerindeki set olmasa içeriye girip tozunu alma isteği uyandırıyor içinizde. Daha ilerlediğinizde 1915 yılına geri dönüyorsunuz. Fonda çalan savaş sesleri de etkili oluyor. Serginin en etkileyici kısmına geldiğinizde orda çakılıp kalıyorsunuz. Pencere önünde yapılan hemşire balmumu o kadar gerçekçi ki yüzündeki umutsuzluğu, acıyı, kederi birebir hissettiriyor size... Odanın iç tarafında sedye üzerinde yaralı bir asker; üstü-başı kanlı, postalları çamurlu çaresizce yatıyor. Başında önlükleri kanlar içinde iki doktor, vatanı uğruna yaralanmış askeri ameliyat etme hazırlıkları yapıyorlar. Büyük ihtimalle morfin olmadığından askerin ağzına çektği acıyı hafifletmesi için bir bez parçası sıkıştırılmış. (bu manzara karşısında daha önce yaptığım bir gezi sırasında rehberin anlattıkları çınladı kulaklarımda? Çanakkale savaşı sırasında morfin olmadığından yaralı askerleri canlı canlı ameliyat ediyorlarmış ve bu bez parçalarını ağızlarına koyuyorlarmış.. doktorların birtanesinin söylediğine göre bez parçası askerin ağzından çıkarıldığında üzerinde 2-3 diş muhakkak oluyormuş. Çektiği acıyı düşünebiliyor musunuz?) Oradan ilerlediğinizde durumu ağır olmayan yaralı asker ve başında bekleyen hemşire göreceksiniz. Gezinize devam ettiğinizde kazanlar, kenarda oturan askerler size eşlik edecek. Hastane görevi gören iki büyük sahra çadırı ve onun yanında üzerleri çarşafla örtülmüş şehit olan askerler, biryandan şehit olmak üzere olan bir askerin başında bekleyen ona şehadet getirttmeye çalışan bir imam. Diğer yanda yeni şehit olmuş askerinin başında büyük bir üzüntüyle oturan komutan. Alanın orta yerinde yaralı askerleri cepheden taşıyan ambulans görevi gören at arabaları.  Etrafta derin bir sessizlik ŞEHİTLER uyuyor. Oradan yaşlı gözlerle ayrılırken insan düşünmeden edemiyor. Bu Vatan için gencecik, yaşlı, kadın, çocuk demeden büyük yokluklar içersinde canlarını hiçe sayarak savaşmış ve bu cennet vatanı bize bırakmış bu büyük insanların hakkını nasıl ödeyeceğiz? Yolumuza devam ettiğimizde 15km kadar sonra büyük anıta ulaşıyoruz. Anıtın girişinde Atamızın 1934 yılında Türkiye´ye karşı savaşmaya gelmiş düşman askerleri ve onların anneleri için söylediği bir sözü derinden derine okuyorum:  ?´Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir Vatanın toprağındasınız, huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarlımız olmuşlardır.´´ Bu sözüyle, Atamızın ne kadar merhametli bir Komutan olduğunu daha iyi anlıyoruz. Vatanını ondan almaya gelmiş askerlere bile bizim evlatlarımız diye sahip çıkabiliyor.  ElifCe Dipnot: nerde okuduğumu hatırlamadığım, doğrulundan emin olmadığım bir bilgiyi de buraya eklemek istiyorum. Savaşta komutanlar ölmek üzere olan askerlerine zemzem suyuyla dolu ve içine şerbet katılmış mataralardan su içirirlermiş. Şehadet şerbeti içti deyimi de burdan kalmış.  
Ekleme Tarihi: 18 Mart 2022 - Cuma

SAHRA HASTANESİ

SAHRA HASTANESİ         

Bana birkaç gün önce Alçıtepe köyü deseler bende çağrıştıracağı anlam Çanakkale İlinin Eceabat İlçesinin küçük bir köyü olurdu. Ama artık tamamen farklı bir konumda benim için. Ben orada tarihe gittim. Hem de ne tarih!

Dünyanın en kanlı savaşlarından birine tanıklık eden Gelibolu Yarımadasında Tarihi Alan Başkanlığınca oluşturulan 1915 Hastane sergisi beni 103 yıl önceki savaşın acı yüzüyle karşı karşıya getirdi.

Akçaabat köyünde çadırlardan oluşturulan sergide Çanakkale savaşları sırasında cephe gerisinde yaşanan sağlık hizmetleriyle lojistik ve idari hizmetler balmumu heykellerle birebir ziyaretçilere anlatılıyor.

Giriş kapısından girdiğinizde sol tarafta sizi olası bir saldırıya karşı makineli tüfekle başında bekleyen gözcülük yapan askerler karşılıyor. Orayı hızlıca geçmek isteseniz de adımlarınız kendi iradeniz dışında yavaşlıyor. Fondan gelen top tüfek asker naraları sesleri arasında Hilali Amber çayhanesi sizi selamlıyor. Çayhane de savaş zamanında kullanılan çeşitli bakır kazan, tencere, güğüm vs. Malzemeler o kadar eski ve tozlu ki önlerindeki set olmasa içeriye girip tozunu alma isteği uyandırıyor içinizde. Daha ilerlediğinizde 1915 yılına geri dönüyorsunuz. Fonda çalan savaş sesleri de etkili oluyor. Serginin en etkileyici kısmına geldiğinizde orda çakılıp kalıyorsunuz.

Pencere önünde yapılan hemşire balmumu o kadar gerçekçi ki yüzündeki umutsuzluğu, acıyı, kederi birebir hissettiriyor size... Odanın iç tarafında sedye üzerinde yaralı bir asker; üstü-başı kanlı, postalları çamurlu çaresizce yatıyor. Başında önlükleri kanlar içinde iki doktor, vatanı uğruna yaralanmış askeri ameliyat etme hazırlıkları yapıyorlar. Büyük ihtimalle morfin olmadığından askerin ağzına çektği acıyı hafifletmesi için bir bez parçası sıkıştırılmış. (bu manzara karşısında daha önce yaptığım bir gezi sırasında rehberin anlattıkları çınladı kulaklarımda? Çanakkale savaşı sırasında morfin olmadığından yaralı askerleri canlı canlı ameliyat ediyorlarmış ve bu bez parçalarını ağızlarına koyuyorlarmış.. doktorların birtanesinin söylediğine göre bez parçası askerin ağzından çıkarıldığında üzerinde 2-3 diş muhakkak oluyormuş. Çektiği acıyı düşünebiliyor musunuz?)

Oradan ilerlediğinizde durumu ağır olmayan yaralı asker ve başında bekleyen hemşire göreceksiniz. Gezinize devam ettiğinizde kazanlar, kenarda oturan askerler size eşlik edecek. Hastane görevi gören iki büyük sahra çadırı ve onun yanında üzerleri çarşafla örtülmüş şehit olan askerler, biryandan şehit olmak üzere olan bir askerin başında bekleyen ona şehadet getirttmeye çalışan bir imam. Diğer yanda yeni şehit olmuş askerinin başında büyük bir üzüntüyle oturan komutan. Alanın orta yerinde yaralı askerleri cepheden taşıyan ambulans görevi gören at arabaları. 

Etrafta derin bir sessizlik ŞEHİTLER uyuyor. Oradan yaşlı gözlerle ayrılırken insan düşünmeden edemiyor. Bu Vatan için gencecik, yaşlı, kadın, çocuk demeden büyük yokluklar içersinde canlarını hiçe sayarak savaşmış ve bu cennet vatanı bize bırakmış bu büyük insanların hakkını nasıl ödeyeceğiz?

Yolumuza devam ettiğimizde 15km kadar sonra büyük anıta ulaşıyoruz. Anıtın girişinde Atamızın 1934 yılında Türkiye´ye karşı savaşmaya gelmiş düşman askerleri ve onların anneleri için söylediği bir sözü derinden derine okuyorum: 

?´Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar!

Burada dost bir Vatanın toprağındasınız, huzur ve sükun içinde uyuyunuz.

Sizler Mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız.

Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!

Gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarlımız olmuşlardır.´´

Bu sözüyle, Atamızın ne kadar merhametli bir Komutan olduğunu daha iyi anlıyoruz. Vatanını ondan almaya gelmiş askerlere bile bizim evlatlarımız diye sahip çıkabiliyor. 

ElifCe Dipnot: nerde okuduğumu hatırlamadığım, doğrulundan emin olmadığım bir bilgiyi de buraya eklemek istiyorum. Savaşta komutanlar ölmek üzere olan askerlerine zemzem suyuyla dolu ve içine şerbet katılmış mataralardan su içirirlermiş. Şehadet şerbeti içti deyimi de burdan kalmış.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekirdaginsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.