SOSYOLOG ÖZLEM SEZGİN KILIÇÇI
Köşe Yazarı
SOSYOLOG ÖZLEM SEZGİN KILIÇÇI
 

ALAİMİSEMADAN KORKULUR MU HİÇ?

Uzak geldi değil mi kelimenin tınısı? Eleğimsağma peki? Ebemkuşağı? Aynı anlamı taşıyan bir başka kelime ise  “Alkım”. Bu da mı uzak geldi? Gökkuşağı desem olur sanırım. O kadar uzaklaştırıldık ki ondan hatırlamamanız gayet doğal.    Oysaki efsanesi vardı beraber büyüdüğümüz… Gökkuşağının altından geçince cinsiyetin değişeceği inancı Anadolu’da eski bir inanç. Bir başka söylencede ise altından geçtiğimizde dileklerimizin gerçekleşeceği ile ilgili. Ömer Seyfettin’in bir öyküsü de vardır “Ebemkuşağı” diye, çocukken mutlaka okuduğumuz. Yani uzun yıllardır hayatımıza renk katan, bizi heyecanlandıran, gördüğümüz zaman gözlerimizin kocaman kocaman açıldığı o canım gökkuşağı şimdi simgeleşti, belli bir grubun simgesi haline geldi diye vazgeçiyoruz tüm güzelliğinden. Ömer Seyfettin’in öyküsünü kısaca hatırlatmak gerekirse;  erkek kıyafetleriyle gezmeyi seven ve ileride bir gün asker olmak isteyen, 11-12 yaşlarında kız çocuğunun, bir ikindi vakti gördüğü bir rüyayı anlatıyor. Rüyasında, köyde hep güzelliğine hayran olduğu genç bir kadınla evlenebilmek için tek yolun gökkuşağının altından geçerek erkek olmak olduğunu öğreniyor. Ağabeyinin pantolonunu, ayakkabılarını, tüfeğini falan kuşanarak, köydekilere kafa tutup, onlarla kavga ederek gökkuşağının altından geçmek için koşmaya başlıyor ve saatler süren bir koşunun ardından gerçekten gökkuşağının altından geçiyor ve erkek oluyor. Bir anda bıyıkları çıkıyor, vücudu genç bir erkek vücuduna dönüşüyor. Hikâye kızın rüyadan uyanmasıyla sona eriyor.  Ne zaman hayatımızdan çıkardık diye düşünüyorum gökkuşağını? Onun renkleriyle bezeli şemsiye taşıyan bir vatandaş, siyasetçinin bulunduğu ortamdan apar topar gönderilmişti. Şaşırmıştım haberi gördüğümde.  Yakın zamanda olanı hatırlayalım. 16 Haziran’da karne günü veliler sınıf öğretmenine ve öğrencilere bir sürpriz hazırlamak istiyorlar. Bir köşeyi gökkuşağı renkleriyle donatıyorlar. Herkes çok mutlu oluyor. Fotoğraflar çekiliyor. Paylaşılıyor. Derken her mutlu masalda olanlar oluyor. Eski bir belediye başkanı klavyesinden irinler akıtarak linç kampanyası başlatıyor. Gökkuşağı teması sadece LGBT’inin tekelindeymiş gibi tüm okları öğretmene ve okul idarecisine yönlendiriyor. Şakşakçısı çok tabii... Ki hepimiz biliriz bazı kişilerin klavye şövalyeliğini. Sonuç ne oluyor peki, 20 yıllık öğretmen ve okulun müdiresi 17. Haziran’da yani cumartesi günü öğleden sonra açığa alınıyorlar. Veliler isyanda, her ne kadar “Biz hazırladık onların haberi bile yok!” deseler de, “Sürprizdi” deseler de diller lâl, kulaklar sağır oluyor yine ve yine.  Çocuklar sevdikleri öğretmenlerinden, okul iyi bir idareciden oluyor. Ne uğruna, ne için? LGBT rengi olarak zihnimize kazıtılmaya çalışılan gökkuşağının tüm renklerini yavaş yavaş soldurup, kendi renksiz siyasetlerine alet edildiği için.  Hiç çocuk olmamışlar gibi kötüler… Hiç sevilmemiş gibi…  Saçları hiç okşanmamış gibi kötüler… Yağmur sonrası hiç gökyüzüne bakmamışlar gibi… Boş bir kâğıdı rengârenk boyamamış gibi…  Belki de bu yüzden zihinlerinde besledikleri çirkinlikleri topluma kusmaya çalışan yetişkinler olmuşlar.  1999 yapımı bir film izlemiştim Pleasantville (biz de Yaşamın Renkleri olarak yayınlandı) adında. İki kardeş 1950’lerin siyah beyaz dizisi “Pleasantville” i seyrederlerken bir şekilde dizinin içine giriyorlar. Her şey yolunda gibi görünse de aslında çok büyük problemler var. İnsanlar mükemmeli oynadıkları için duyguları yok, doğal olarak renkleri de yok. Yavaş yavaş duyguların farkına varıyorlar. Değişim her zamanki gibi gençlerde başlıyor.  Ve renkli insanlarla, siyah- beyaz insanlar (renklerden korkan, duygulardan korkan insanlar) arasında kutuplaşma başlıyor. İzlemenizi tavsiye ederim. Gökkuşağı, güneş ışınlarının yağmur damlaları tarafından kırılarak yansıtılması sonucu oluşan bir meteoroloji olayıdır. Güneş ışığının rengi beyazdır. Beyaz renk, tüm renkleri içinde barındırır. O renkler, gökkuşağı aracılığı ile ayrışarak kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, açık mavi ve mor olarak yansır. Yani korkulacak bir şey yok ortada.  Bu güzelliği kendi cephenize çekerek yok edemezsiniz.  Keşke aynı tepkileri küçük çocuklara kız-erkek demeden tecavüz eden sözde din adamlarına da verseniz. Yer gök inlese… Dilleriniz susmasa... Gözleriniz görse… Kulaklarınız duysa… Ya da aynı tepkiyi öldürülen kadınlar için de verseniz… Ocak ayından bu zamana kadar ölen 104 kadın için… Geride kalan çocukları, anne babaları için de verseniz… Eski Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Sekreteri İbrahim Sarı'nın domuz bağıyla öldürülmesinin yanı sıra 20 kişinin öldürülmesi ile 31 kişinin satır ve silahla yaralanması eylemlerine katılan 4 Hizbullah tetikçisinin 'infaz durdurma' kararı ile serbest bırakıldığı zaman da aynı tepkileri gösterseniz… O yüzden lütfen sözde ahlâk bekçiliğini bırakın... Şakşakçılığı bırakın… İlk taşı günahsız olan atsın…
Ekleme Tarihi: 24 Haziran 2023 - Cumartesi

ALAİMİSEMADAN KORKULUR MU HİÇ?

Uzak geldi değil mi kelimenin tınısı? Eleğimsağma peki? Ebemkuşağı? Aynı anlamı taşıyan bir başka kelime ise  “Alkım”. Bu da mı uzak geldi? Gökkuşağı desem olur sanırım. O kadar uzaklaştırıldık ki ondan hatırlamamanız gayet doğal.   


Oysaki efsanesi vardı beraber büyüdüğümüz…

Gökkuşağının altından geçince cinsiyetin değişeceği inancı Anadolu’da eski bir inanç. Bir başka söylencede ise altından geçtiğimizde dileklerimizin gerçekleşeceği ile ilgili. Ömer Seyfettin’in bir öyküsü de vardır “Ebemkuşağı” diye, çocukken mutlaka okuduğumuz. Yani uzun yıllardır hayatımıza renk katan, bizi heyecanlandıran, gördüğümüz zaman gözlerimizin kocaman kocaman açıldığı o canım gökkuşağı şimdi simgeleşti, belli bir grubun simgesi haline geldi diye vazgeçiyoruz tüm güzelliğinden.

Ömer Seyfettin’in öyküsünü kısaca hatırlatmak gerekirse;  erkek kıyafetleriyle gezmeyi seven ve ileride bir gün asker olmak isteyen, 11-12 yaşlarında kız çocuğunun, bir ikindi vakti gördüğü bir rüyayı anlatıyor. Rüyasında, köyde hep güzelliğine hayran olduğu genç bir kadınla evlenebilmek için tek yolun gökkuşağının altından geçerek erkek olmak olduğunu öğreniyor. Ağabeyinin pantolonunu, ayakkabılarını, tüfeğini falan kuşanarak, köydekilere kafa tutup, onlarla kavga ederek gökkuşağının altından geçmek için koşmaya başlıyor ve saatler süren bir koşunun ardından gerçekten gökkuşağının altından geçiyor ve erkek oluyor. Bir anda bıyıkları çıkıyor, vücudu genç bir erkek vücuduna dönüşüyor. Hikâye kızın rüyadan uyanmasıyla sona eriyor. 


Ne zaman hayatımızdan çıkardık diye düşünüyorum gökkuşağını? Onun renkleriyle bezeli şemsiye taşıyan bir vatandaş, siyasetçinin bulunduğu ortamdan apar topar gönderilmişti. Şaşırmıştım haberi gördüğümde. 


Yakın zamanda olanı hatırlayalım. 16 Haziran’da karne günü veliler sınıf öğretmenine ve öğrencilere bir sürpriz hazırlamak istiyorlar. Bir köşeyi gökkuşağı renkleriyle donatıyorlar. Herkes çok mutlu oluyor. Fotoğraflar çekiliyor. Paylaşılıyor. Derken her mutlu masalda olanlar oluyor. Eski bir belediye başkanı klavyesinden irinler akıtarak linç kampanyası başlatıyor. Gökkuşağı teması sadece LGBT’inin tekelindeymiş gibi tüm okları öğretmene ve okul idarecisine yönlendiriyor. Şakşakçısı çok tabii... Ki hepimiz biliriz bazı kişilerin klavye şövalyeliğini. Sonuç ne oluyor peki, 20 yıllık öğretmen ve okulun müdiresi 17. Haziran’da yani cumartesi günü öğleden sonra açığa alınıyorlar. Veliler isyanda, her ne kadar “Biz hazırladık onların haberi bile yok!” deseler de, “Sürprizdi” deseler de diller lâl, kulaklar sağır oluyor yine ve yine.  Çocuklar sevdikleri öğretmenlerinden, okul iyi bir idareciden oluyor. Ne uğruna, ne için? LGBT rengi olarak zihnimize kazıtılmaya çalışılan gökkuşağının tüm renklerini yavaş yavaş soldurup, kendi renksiz siyasetlerine alet edildiği için. 


Hiç çocuk olmamışlar gibi kötüler… Hiç sevilmemiş gibi…  Saçları hiç okşanmamış gibi kötüler… Yağmur sonrası hiç gökyüzüne bakmamışlar gibi… Boş bir kâğıdı rengârenk boyamamış gibi… 


Belki de bu yüzden zihinlerinde besledikleri çirkinlikleri topluma kusmaya çalışan yetişkinler olmuşlar. 


1999 yapımı bir film izlemiştim Pleasantville (biz de Yaşamın Renkleri olarak yayınlandı) adında. İki kardeş 1950’lerin siyah beyaz dizisi “Pleasantville” i seyrederlerken bir şekilde dizinin içine giriyorlar. Her şey yolunda gibi görünse de aslında çok büyük problemler var. İnsanlar mükemmeli oynadıkları için duyguları yok, doğal olarak renkleri de yok. Yavaş yavaş duyguların farkına varıyorlar. Değişim her zamanki gibi gençlerde başlıyor.  Ve renkli insanlarla, siyah- beyaz insanlar (renklerden korkan, duygulardan korkan insanlar) arasında kutuplaşma başlıyor. İzlemenizi tavsiye ederim.

Gökkuşağı, güneş ışınlarının yağmur damlaları tarafından kırılarak yansıtılması sonucu oluşan bir meteoroloji olayıdır. Güneş ışığının rengi beyazdır. Beyaz renk, tüm renkleri içinde barındırır. O renkler, gökkuşağı aracılığı ile ayrışarak kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, açık mavi ve mor olarak yansır. Yani korkulacak bir şey yok ortada. 


Bu güzelliği kendi cephenize çekerek yok edemezsiniz. 


Keşke aynı tepkileri küçük çocuklara kız-erkek demeden tecavüz eden sözde din adamlarına da verseniz. Yer gök inlese… Dilleriniz susmasa... Gözleriniz görse… Kulaklarınız duysa… Ya da aynı tepkiyi öldürülen kadınlar için de verseniz… Ocak ayından bu zamana kadar ölen 104 kadın için… Geride kalan çocukları, anne babaları için de verseniz…


Eski Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Sekreteri İbrahim Sarı'nın domuz bağıyla öldürülmesinin yanı sıra 20 kişinin öldürülmesi ile 31 kişinin satır ve silahla yaralanması eylemlerine katılan 4 Hizbullah tetikçisinin 'infaz durdurma' kararı ile serbest bırakıldığı zaman da aynı tepkileri gösterseniz…


O yüzden lütfen sözde ahlâk bekçiliğini bırakın... Şakşakçılığı bırakın…


İlk taşı günahsız olan atsın…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekirdaginsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.