SOSYOLOG ÖZLEM SEZGİN KILIÇÇI
Köşe Yazarı
SOSYOLOG ÖZLEM SEZGİN KILIÇÇI
 

HARAMİLER MAĞARASI

Muzaffer Sherif adını duyanlar bu Haramiler Mağarası deneyini hatırlayacaklardır. Bilmeyenler için kısaca anlatmam gerekiyor. Çünkü ülke olarak “Biz ve Ötekiler” durumunu yaşadığımız bu günlerde bizi bize en iyi anlatacak olay olduğunu düşünüyorum. Grup kimliği ve gruplar arası çatışmanın nasıl ve hangi koşullarda gerçekleştiğini ilk kez Muzaffer Sherif bu çalışmayla incelemiştir. İlişki içindeki gruplar toplumsal konum, sayı, güç olarak birbirine denk olabilir ve/veya olmayabilir. Haramiler Deneyi’nin amacı;  gruplar arasındaki çatışmaların nasıl başladığı ve bu çatışmaların nasıl ortadan kaldırılabileceğini gözlemlemektir. Bunun için 1954 yılında 11-12 yaşlarında 22 erkek çocuk seçiliyor. Çocuklar Robbers Cave State Park’ta (yani ailelerinden ve güvenli alanlarından uzakta) iki gruba ayrılıyor ve çalışma üç aşamada gerçekleşiyor.  Birinci aşama “Bağ Kurma”.  Bu aşamada grup aidiyetini oluşturmak amacıyla çocuklardan gruplarına bir isim bulmaları isteniyor. Çocuklar kendilerine The Eagles (Kartallar) ve The Rattlers (Çıngıraklı Yılanlar) isimlerini seçiyorlar. Grup bayraklarını hazırlıyorlar. Aralarında kurulan bağı güçlendirmek için çeşitli aktiviteler düzenleniyor. İkinci aşama “Rekabet” aşaması. Gruplar arasında sürtüşme yaşanması için değişik oyunlar oynanıyor. Halat çekme, futbol, beyzbol gibi güce dayalı oyunlar 4-5 gün sürüyor. Kazanan gruba ödüller verilirken, kaybeden gruba hiçbir şey verilmiyor. Bu aşamada gruplar arasında önce sözlü sataşmalar başlıyor. Ardından fiziksel şiddet baş gösteriyor. Araştırmacıların araya girip sakinleştirmesine kadar sürüyor bu saldırganlık. Bir maçtan sonra Kartallar, Çıngıraklı Yılanın bayrağını yakıyor. Çıngıraklı Yılan grubu, Kartalların odasına gizlice girip dağıtarak ve özel eşyalarını çalarak karşılık veriyor.  Araştırmacılar grup üyelerinin arasındaki bağın güçlendiğine kani olunca diğer aşamaya geçiyor. Üçüncü aşama  “Ortak Amaçların Oluşturulması”. Bu sefer rekabet gerekmeyen aktiviteler yapılıyor. Muzaffer Sherif temas halinde olmalarının sürtüşmeleri azaltmak için yeterli olmayacağını savunuyor. Sürtüşmeyi azaltmak için temas ve etkileşimin birlikte olması gerektiğini savunuyor. Yani grupların aynı ortamda çatışmadan olmasını istiyorsak onları sadece bir arada tutmanın tek başına bir işe yaramayacağını, bunun yanında ortak amaçlar ile birlikte mücadele edilmesi gerektiğini savunuyor. Etkileşim sağlamak için, kampın su kaynağı olan tankerde arıza oluşturuyorlar. Ve iki grubun ortak bir şekilde çalışarak bu arızayı gidermesini sağlıyorlar. Birlik olmazlarsa iki taraf da susuz kalacak. Gruplar bu sebepten ortak çalışarak bu sorunu beraber çözüyor. Ayrıca gruplar kendilerine yemek getiren aracın çamura saplanma sorununu da yine beraber hareket ederek ortadan kaldırıyorlar. Artık düşman değiller, ortak bir hedef için birlikte hareket eden müttefikler. Sherif’in bu deneyi aynı zamanda Sosyal Temas Hipotezine de kanıt sağlamış oldu. Bu teoriye göre, “Toplulukların birbirinden kopuk olması gruplar arasında önyargılara, kutuplaşmalara ve ötekileştirmelere zemin hazırlamaktadır.” Yani “Önyargı ya da olumsuz bir tutumu ortadan kaldırmak istiyorsak bunun için kişilerin grup çıkarlarını bir tarafa bırakıp, bireysel etkileşimde bulunması gerekiyor. Sadece bir arada olmak, olumsuz tutumun ortadan kalkmasına yetmemektedir. Ortak hedefler için mücadele etmek istenen sonuca ulaştırmaktadır.” Futbol maçlarını düşünelim mesela. Herkes çılgınlar gibi kendi takımına tezahürat yapar, atılan gollere hep birlikte sevinilir, kaçırılan gollere üzülünür ya da hakem ve futbolculara taraftar grubu olarak hep birlikte bağırılır. Kâh sevgiyle kâh yergiyle. Peki, milli maçlar? O zaman ne takımlar kalır ne de onların fanatik taraftarları. Herkes tek yürek olup milli takımı destekler. Çünkü hedef ortaktır. Mücadele ortaktır. Bir arada olmanın verdiği güçle herkes yenilmez olur. Devletlerin ideolojilerini belirlerken kendine benzemeyen her devlet, millet veya etnik grup için nasıl “öteki”, kendine benzeyen toplulukları ise nasıl “bizden” ilan ettiklerini bir de bu gözle inceleyelim. Bu bağlamda günlük hayatımızda, grup oluşum sürecini bağ kurma ve rekabet aşamalarının dini görüşlerimizi, siyasi görüşlerimizi, diğer toplumlara karşı beslediğimiz duygular yönünden nasıl şekillendirdiğini değerlendirebiliriz. Peki, ortak hedefler neler olabilir? Bunun için bir formül vermek, bu kadar çok grubun olduğu bir ortamda ne kadar zor olsa da belki İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ilk cümlesi bu ortak hedefler için bize bir ışık tutar. “İnsan onuru ve insan haklarına saygı; dünyada özgürlük, adalet ve barışın temelidir.” Toplumsal eşitsizlik bütün toplumların değişmeyen özelliklerinden biridir. Toplumlarda hem eşitsizlik karşısında duran hem de eşitsizliği (cinsiyet, ırk, ideoloji, dini inanç) köpürten gruplar mutlaka vardır. Hangisinin daha etkili olacağı ise, dinî ve ideolojik bütünleşme düzeyine, çoğunluk tarafından kabul edilmesine bağlıdır. Eşitsizliğin sürmesine yönelik eylemler, eşitsizliğin meşrulaşmasını sağlar (kadının sosyal hayattan koparılması, namus kisvesi altında kadın cinayetleri gibi). İnsanların gözlerini bilinmez olan bir başka egemen ideolojiden yana korkutarak (kadınların başörtüsünü zorla çıkaracaklar, kadın kadına erkek erkeğe evlilikler olacak, hayvanlarla evliliğin önünü açacaklar, din namus elden gidecek gibi),  var olan bilindik düzenin devamı konusunda ikna edici olabilirler. Ki oldular, daha yeni yaşadık bunu. Toplumsal eylem ya da toplumsal hareketle var olan düzenin değişmesi çok ender oluyor. Sebeplerden biri egemen güçlerin çeşitli yollarla “Biz sizi ve şu an ki düzeni koruruz” mesajıdır. Bir diğeri bu düzen değişirse bireysel veya aidiyet duygusu yaşadıkları grubun çıkarlarının ne olacağıdır. Hiç kimse kaybedeceği bir savaşa girmek istemez. Var olan düzeni bozulsun istemez.  Yapılan seçimde laik düzene karşı olan ve bunu hiç çekinmeden ortaya koyan iki parti milletvekili çıkararak meclise girdi. O vekil sayısıyla herhangi bir kanun değişikliğine güçleri yetmeyecek biliyoruz ama ya aynı çatı altında seçime gittikleri diğer partiler onları desteklerse neler olacağını düşünebiliyor musunuz? Yola “Biz ve Ötekiler” olarak çıkan, kendileri gibi düşünmeyen her bireyi vatan haini, terörist olarak etiketleyen, aba altından değil yüzümüze doğru parmak sallayarak tehdit eden bir yönetimle neler dayatılacağını tahmin etmek bile istemiyorum. Ortak ideolojide buluşup Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlam, demokrat ve laik bir düzen içinde devam edebilmesi için, ikinci turda iyi düşünüp gereğinin yapılacağını umut ediyorum.  Ortak hedefe, ortak hareketle ulaşabiliriz.  Sevgi, saygı ve sağduyunun kazanacağı güzel günler dileğiyle…   Kaynaklar: Hortaçsu, N. En Güzel Psikoloji Sosyal Psikoloji Kağıtçıbaşı, Ç., & Çemalcılar, Z. Dünden bugüne insan ve insanlar: Sosyal psikolojiye   giriş Gürkaynak, E. Ç. Toplumsal Temas: Önyargı ve Ayrımcılığı Önlemek İçin Bir Sosyal Değişim Aracı Olarak Kullanılabilir mi? 
Ekleme Tarihi: 02 Haziran 2023 - Cuma

HARAMİLER MAĞARASI


Muzaffer Sherif adını duyanlar bu Haramiler Mağarası deneyini hatırlayacaklardır. Bilmeyenler için kısaca anlatmam gerekiyor. Çünkü ülke olarak “Biz ve Ötekiler” durumunu yaşadığımız bu günlerde bizi bize en iyi anlatacak olay olduğunu düşünüyorum.


Grup kimliği ve gruplar arası çatışmanın nasıl ve hangi koşullarda gerçekleştiğini ilk kez Muzaffer Sherif bu çalışmayla incelemiştir.


İlişki içindeki gruplar toplumsal konum, sayı, güç olarak birbirine denk olabilir ve/veya olmayabilir. Haramiler Deneyi’nin amacı;  gruplar arasındaki çatışmaların nasıl başladığı ve bu çatışmaların nasıl ortadan kaldırılabileceğini gözlemlemektir. Bunun için 1954 yılında 11-12 yaşlarında 22 erkek çocuk seçiliyor. Çocuklar Robbers Cave State Park’ta (yani ailelerinden ve güvenli alanlarından uzakta) iki gruba ayrılıyor ve çalışma üç aşamada gerçekleşiyor. 


Birinci aşama “Bağ Kurma”.  Bu aşamada grup aidiyetini oluşturmak amacıyla çocuklardan gruplarına bir isim bulmaları isteniyor. Çocuklar kendilerine The Eagles (Kartallar) ve The Rattlers (Çıngıraklı Yılanlar) isimlerini seçiyorlar. Grup bayraklarını hazırlıyorlar. Aralarında kurulan bağı güçlendirmek için çeşitli aktiviteler düzenleniyor.


İkinci aşama “Rekabet” aşaması. Gruplar arasında sürtüşme yaşanması için değişik oyunlar oynanıyor. Halat çekme, futbol, beyzbol gibi güce dayalı oyunlar 4-5 gün sürüyor. Kazanan gruba ödüller verilirken, kaybeden gruba hiçbir şey verilmiyor. Bu aşamada gruplar arasında önce sözlü sataşmalar başlıyor. Ardından fiziksel şiddet baş gösteriyor. Araştırmacıların araya girip sakinleştirmesine kadar sürüyor bu saldırganlık. Bir maçtan sonra Kartallar, Çıngıraklı Yılanın bayrağını yakıyor. Çıngıraklı Yılan grubu, Kartalların odasına gizlice girip dağıtarak ve özel eşyalarını çalarak karşılık veriyor. 


Araştırmacılar grup üyelerinin arasındaki bağın güçlendiğine kani olunca diğer aşamaya geçiyor.


Üçüncü aşama  “Ortak Amaçların Oluşturulması”. Bu sefer rekabet gerekmeyen aktiviteler yapılıyor. Muzaffer Sherif temas halinde olmalarının sürtüşmeleri azaltmak için yeterli olmayacağını savunuyor. Sürtüşmeyi azaltmak için temas ve etkileşimin birlikte olması gerektiğini savunuyor. Yani grupların aynı ortamda çatışmadan olmasını istiyorsak onları sadece bir arada tutmanın tek başına bir işe yaramayacağını, bunun yanında ortak amaçlar ile birlikte mücadele edilmesi gerektiğini savunuyor.


Etkileşim sağlamak için, kampın su kaynağı olan tankerde arıza oluşturuyorlar. Ve iki grubun ortak bir şekilde çalışarak bu arızayı gidermesini sağlıyorlar. Birlik olmazlarsa iki taraf da susuz kalacak. Gruplar bu sebepten ortak çalışarak bu sorunu beraber çözüyor. Ayrıca gruplar kendilerine yemek getiren aracın çamura saplanma sorununu da yine beraber hareket ederek ortadan kaldırıyorlar. Artık düşman değiller, ortak bir hedef için birlikte hareket eden müttefikler.


Sherif’in bu deneyi aynı zamanda Sosyal Temas Hipotezine de kanıt sağlamış oldu. Bu teoriye göre, “Toplulukların birbirinden kopuk olması gruplar arasında önyargılara, kutuplaşmalara ve ötekileştirmelere zemin hazırlamaktadır.”
Yani “Önyargı ya da olumsuz bir tutumu ortadan kaldırmak istiyorsak bunun için kişilerin grup çıkarlarını bir tarafa bırakıp, bireysel etkileşimde bulunması gerekiyor. Sadece bir arada olmak, olumsuz tutumun ortadan kalkmasına yetmemektedir. Ortak hedefler için mücadele etmek istenen sonuca ulaştırmaktadır.”


Futbol maçlarını düşünelim mesela. Herkes çılgınlar gibi kendi takımına tezahürat yapar, atılan gollere hep birlikte sevinilir, kaçırılan gollere üzülünür ya da hakem ve futbolculara taraftar grubu olarak hep birlikte bağırılır. Kâh sevgiyle kâh yergiyle. Peki, milli maçlar? O zaman ne takımlar kalır ne de onların fanatik taraftarları. Herkes tek yürek olup milli takımı destekler. Çünkü hedef ortaktır. Mücadele ortaktır. Bir arada olmanın verdiği güçle herkes yenilmez olur.


Devletlerin ideolojilerini belirlerken kendine benzemeyen her devlet, millet veya etnik grup için nasıl “öteki”, kendine benzeyen toplulukları ise nasıl “bizden” ilan ettiklerini bir de bu gözle inceleyelim. Bu bağlamda günlük hayatımızda, grup oluşum sürecini bağ kurma ve rekabet aşamalarının dini görüşlerimizi, siyasi görüşlerimizi, diğer toplumlara karşı beslediğimiz duygular yönünden nasıl şekillendirdiğini değerlendirebiliriz.


Peki, ortak hedefler neler olabilir? Bunun için bir formül vermek, bu kadar çok grubun olduğu bir ortamda ne kadar zor olsa da belki İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ilk cümlesi bu ortak hedefler için bize bir ışık tutar. “İnsan onuru ve insan haklarına saygı; dünyada özgürlük, adalet ve barışın temelidir.”


Toplumsal eşitsizlik bütün toplumların değişmeyen özelliklerinden biridir. Toplumlarda hem eşitsizlik karşısında duran hem de eşitsizliği (cinsiyet, ırk, ideoloji, dini inanç) köpürten gruplar mutlaka vardır. Hangisinin daha etkili olacağı ise, dinî ve ideolojik bütünleşme düzeyine, çoğunluk tarafından kabul edilmesine bağlıdır.


Eşitsizliğin sürmesine yönelik eylemler, eşitsizliğin meşrulaşmasını sağlar (kadının sosyal hayattan koparılması, namus kisvesi altında kadın cinayetleri gibi). İnsanların gözlerini bilinmez olan bir başka egemen ideolojiden yana korkutarak (kadınların başörtüsünü zorla çıkaracaklar, kadın kadına erkek erkeğe evlilikler olacak, hayvanlarla evliliğin önünü açacaklar, din namus elden gidecek gibi),  var olan bilindik düzenin devamı konusunda ikna edici olabilirler. Ki oldular, daha yeni yaşadık bunu.


Toplumsal eylem ya da toplumsal hareketle var olan düzenin değişmesi çok ender oluyor. Sebeplerden biri egemen güçlerin çeşitli yollarla “Biz sizi ve şu an ki düzeni koruruz” mesajıdır. Bir diğeri bu düzen değişirse bireysel veya aidiyet duygusu yaşadıkları grubun çıkarlarının ne olacağıdır. Hiç kimse kaybedeceği bir savaşa girmek istemez. Var olan düzeni bozulsun istemez. 


Yapılan seçimde laik düzene karşı olan ve bunu hiç çekinmeden ortaya koyan iki parti milletvekili çıkararak meclise girdi. O vekil sayısıyla herhangi bir kanun değişikliğine güçleri yetmeyecek biliyoruz ama ya aynı çatı altında seçime gittikleri diğer partiler onları desteklerse neler olacağını düşünebiliyor musunuz?


Yola “Biz ve Ötekiler” olarak çıkan, kendileri gibi düşünmeyen her bireyi vatan haini, terörist olarak etiketleyen, aba altından değil yüzümüze doğru parmak sallayarak tehdit eden bir yönetimle neler dayatılacağını tahmin etmek bile istemiyorum.
Ortak ideolojide buluşup Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlam, demokrat ve laik bir düzen içinde devam edebilmesi için, ikinci turda iyi düşünüp gereğinin yapılacağını umut ediyorum. 


Ortak hedefe, ortak hareketle ulaşabiliriz. 


Sevgi, saygı ve sağduyunun kazanacağı güzel günler dileğiyle…

 


Kaynaklar: Hortaçsu, N. En Güzel Psikoloji Sosyal Psikoloji
Kağıtçıbaşı, Ç., & Çemalcılar, Z. Dünden bugüne insan ve insanlar: Sosyal psikolojiye   giriş
Gürkaynak, E. Ç. Toplumsal Temas: Önyargı ve Ayrımcılığı Önlemek İçin Bir Sosyal Değişim Aracı Olarak Kullanılabilir mi? 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekirdaginsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.