NEYİ SEÇİYORUZ? Malum ülke gündemimiz an be an değişiyor. Şu an en revaçta olan başkanlık ve parlamento seçimleri. Her konu bir kişinin sözüne bağlı kalacaksa ne gereği var parlamento seçiminin diye düşünmeden edemiyor insan.  Ne bekliyoruz peki seçim sonrası? Mesela; kadın cinayetlerinin önüne geçilebilecek mi? “İstanbul Sözleşmesi de neymiş? Biz, bize en uygun şekilde yeni bir sözleşme hazırlarız” deyip, meclise sormadan, akıl almadan, danışmadan bir gecede çıkılan İstanbul Sözleşmesi tekrar gündeme gelecek mi?   Ya da 2012 yılınsa kabul edilen 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kaldırılacak mı, kaldırılmayacak mı?  “Kadın- erkek eşitliğine inanmıyorum”, “Kadın mıdır, kız mıdır bilmem?” gibi söylemlere mi teslim edeceğiz kendimizi?  "İşsizlik oranı niye artıyor biliyor musunuz? Çünkü kriz dönemlerinde daha çok iş aranıyor. Özellikle kadınlar arasında kriz döneminde işgücüne katılım oranı daha artıyor" deyip, alttan alta kadının yeri evidir, kadınlar iş hayatına katıldığı için işsizlik artıyor diyen zihniyetle mi devam edeceğiz? "Her çalışan kadın, gözü doymamış erkek demektir. Bir kadın çalışmayı tercih ederek fuhuşa hazırlık yapmış olur" diyenleri de unutmadan, "Kadının fıtratında erkeğe köle olmak var" diyerek kadının birey olma, kendi ayakları üzerinde durma ve yaşama haklarını elinden alarak erkeğin kölesi olmaktan başka bir alan bırakmayan zihniyete mi teslim olacağız? "Annelerin, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir" sözüyle tüm hayatını kocası ve çocuklarına adayan, sokakta, iş hayatında nefes alacak yer bırakmayanlara mı önümüzdeki 5 yılımızı feda edeceğiz?  "Türk hanımları evinin süsüdür, erkeğinin şerefidir, Batı kadınları maalesef ezilmektedir" diyerek kendi şarkî düşüncelerini dayatan, aksini söyleyen ve/veya savunanın kötü kadın, hafif kadın, aranan kadın olarak yaftalandığı bir dönemi daha mı yaşayacağız?  “Eğitim ve sağlık başta olmak üzere, kadınlara hizmet veren kurum ve kuruluşlarda sadece kadınlar istihdam edilmelidir.” diyerek kadınların sadece kadınlarla iletişimde olduğu bir dönemi mi seçeceğiz?  “Zorunlu karma eğitimden vazgeçilmeli, isteyen aileler çocuklarını yükseköğrenim dâhil eğitimin her kademesinde erkek veya kız okullarında okutabilmelidir.”  sözleriyle cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün  “1.Türk Eğitim Devriminin tarihi, felsefî, düşünsel ve politik temelleri 2. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun tarihsel temelleri, kapsamı, uygulanışı ve önemi 3. Karma eğitim ve kızların eğitimi” olarak 3 aşamada gerçekleştirdiği Türk Eğitim Devrimi’nin sonunu mu hazırlayacağız? İmam Hatip liseleri, meslek liseleri dışında eğitim almak isteyen gençlerin tek gidebileceği yer özel okullar mı olacak seçim sonrası? Apartmanlarda açılan üniversiteler eğitim vermeye devam edecek mi mesela? Gençlerin gözündeki gelecek kaygısı silinecek mi? “Toplumda yerleşik olan ve ayrıca toplumun inancı ile de esastan ilişkili olup dini bağlayıcılığı olan imam nikâhı suç olmaktan çıkarılmalı, bu nikâh şekline resmi statü kazandırılmalıdır.” Cümlesini parti tüzüğüne koyarak 1926’da Medeni Kanun’la hayatımıza girmiş ve kadının devlet ve toplum önünde daha görünür haklara sahip olmasını sağlayan resmi nikâhın önemsizleştirilmesine göz mü yumacağız? Aynı şekilde düşünmediğimizi, dayatılmak istenen biçimde yaşamak istemediğimizi, halk olarak “varız” dediğimiz anda “Vatan haini” ilan edilerek, parmak sallamak suretiyle azarlanarak haklarımızdan ve istediklerimizden vaz mı geçeceğiz? Lütfen seçmen olarak gücümüzün farkına varalım. İtilip kakılmadan, özgürce, yaftalanmadan, kendimizi, ailemizi, çocuklarımızın geleceğini düşünerek oylarımızı kullanalım. Sevgili Ünsal Ünlü’nün dediği gibi; “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz”.