SOSYOLOG ÖZLEM SEZGİN KILIÇÇI
Köşe Yazarı
SOSYOLOG ÖZLEM SEZGİN KILIÇÇI
 

TOPLUMSAL TRAVMA VE TOPLUMSAL İYİLEŞME

TOPLUMSAL TRAVMA VE TOPLUMSAL İYİLEŞME Ülkece yakın dünya tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadık. Halen enkaz kaldırma çalışmalarıdevam ediyor. Gözümüz gönlümüz, aklımız hep deprem bölgesinde. Hep bir mucize bekliyoruz. İşinpolitik tarafına girmeden, bundan sonra bizi neler bekliyor? Onunla ilgili konuşalım istiyorum. İnsanlar böyle büyük ve olumsuz yaşam olaylarının ardından tekrarlayan korku atakları yaşarlar. Yaşam şeklimizi derinden etkileyen olaylar bizde psikolojik travma yaratır. Hele ki bu yaşadığımız deprem hepimizde toplumsal bir travma yaratmış durumda. Psikolog arkadaşlar daha iyi bilir elbet lakin ben yine de kısa bir bilgi vermek istiyorum; eğer yoğunkaygı içeren tepki olaydan hemen sonra gerçekleşir ve kısa süreli devam ederse “akut stresbozukluğu”, tepki uzun süre devam ederse- ki en az 6 aydan bahsediyorum ya da daha uzun bir süre sonra ortaya çıkarsa travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olarak tanımlanıyor. TSSB’nu biraz açacak olursak; travmayı çağrıştıran ortamlardan kaçınma, yaşanılan travmatik olayı sürekli tekrar ve tekrar yaşama veya travmaya sebep olan olayı hatırlamama, anlık kısa flash-back diyebileceğimiz geri dönüşler. Her birimizin yaşı ve birikimiyle bu travmalarla baş etme yollarımız da değişiyor tabii ki. Küçük çocuklarda kendilerini daha güvende hissettikleri bebeklik dönemlerine dönme isteğiyle- tabii ki bu, bilinçle alınan bir karar değil- alt ıslatma, parmak emme gibi ya da yaşadıkları stresle baş etmeyöntemi olarak tırnak yeme, korkular geliştirme olarak kendini gösterebiliyor. Kriz durumda tepkileri sınıflandırırsak:  Fiziksel tepkiler: Aşırı uyarılma hali Baş ağrısı İştah bozukluğu (artma/azalma) Sağlık durumu  Davranışsal tepkiler: Uyku düzeninde bozukluk Kâbuslar Duygularını ifade edememe Asosyal olma Alkol ve ilaç kullanımı Ağlama hissi Çevreyle çatışma  Duygusal tepkiler: Tepkisizlik Hissizlik Derin üzüntü Kayba karşı özlem Öfke, öç Karamsarlık  Bilişsel tepkiler: Dikkat ve odaklanma sorunları Unutkanlık Kararsızlık Kısmi hafıza kaybı Katı özeleştiri Tepkilerden korunma planları Varoluşsal, gelişimsel, durumsal ve komplike krizlerin hepsi birden kapımızda artık. Kendi varlığımızı sorguladığımız, hayata bakış açımızı değiştiren, en güçlü inançlarımızı temelinden sarsan krizlerden bahsediyorum. Psikolojik, biyolojik ve sosyolojik olarak bireyin tüm yaşantısını etkileyen, belki de kökten değiştiren krizler… Süreklilik ihtiyacı ya da rutin diyelim kendimizi güvende hissetmemizi sağlıyor. Travma ya da krizler insanın süreklilik ihtiyacını elinden alıyor. Ve bu krizlerle her birimiz farklı baş etme yolları bulacağız. İçsel ve dışsal kaynaklara başvuracağız. Her birimiz içinde bulunduğumuz durumla baş etmek için kendimize yakın bir kaynağı devreye sokacağız. Psikolog Prof. Mooli Lahad interaktif bir baş etme modeli olarak “Basic-Ph” Baş Etme Modeli’ni tanımlamıştır. Bu modele göre Lahad, bireylerin zorlayıcı durumlarla baş etmek için kullandığı 6 farklı kanalı şu şekilde açıklamıştır: BASIC PH Belief- İnanç Affect- Duygu Social interaction- Sosyal etkileşim İmagination- Düş, hayal gücü, yaratıcılık Cognition- Düşünmek, bilgi toplamak, araştırmak PH- Fiziksel aktivite, davranış Nedir bu BACIS PH? Onu da açalım biraz: B KANALI- İNANÇ: Yaşamı nasıl anlamlandırdığımız, nasıl yaşadığımız, değerlerimiz ve inançlarımız dünyaya nasıl   baktığımızı da ortaya koyar. Kişi kendinden daha büyük bir güce sarılarak yaşadığı travmayı hafifletmeye ve onunla baş etmeye çalışır. Kimileri dini inancın onu ayakta tuttuğunu söyler. Kimi sempati duyduğu siyasi partinin söylemlerini takip ederek umudunu devam ettirir. Kimi ailesine sarılarak olanlara anlam verme, düzenini sürdürme yolundan devam eder sürece. A KANALI- DUYGU: Korku, öfke, suçluluk gibi duyguların konuşma, ağlama, gülme, yazma, şarkı söyleme gibi yollarla sağaltılmasını içeren bu kanal, duyguları fark ederek iç sese kulak vererek durumla baş etme gücünü sağlar. S KANALI- SOSYAL ETKİLEŞİM: Sosyal rolleri yerine getirme, bir gruba dâhil olma, destek alma, destek vermek de kişinin kendini güvende hissetmesine yardımcı olur. Sosyal rolün gereklerini yerine getirme katlanmayı kolaylaştırır. Yaşadığımız depremle beraber bundan zarar gören diğer kişilere yardım etmek de depresyonla baş etme yolunda faydalı olur. I KANALI- HAYAL GÜCÜ VE YARATICILIK: Bu kanala her şey giriyor. Resim, müzik, yazı, drama ve sanatın her dalı. “İçinde bulunduğun duruma konsantre olmaktansa, hayal ettiğine konsantre olmak daha sağlıklıdır.” Şizofrenlerin halüsinasyonları da aslında bir nevi iyileşme çabasıdır diyor akademisyenler. Özellikle çocuklarla çalışırken duygularını ifade etmelerine imkân vermek açısından çok önemli bir kanaldır. C KANALI- DÜŞÜNCE, BİLGİ TOPLAMA, ARAŞTIRMA Bilişsel değerlendirme olarak da isimlendirebileceğimiz bu kanal, kişinin yaşadığı olayla ilgili araştırma yapması, elde ettiği bilgilerden sonuçlar çıkarması, yeni yol haritaları ve/veya strateji oluşturması çözüme yönelik eylemleri gerçekleştirme yolunu açar. Problem çözme ve yaşanılan olumsuzluklarla baş etme gücünü kazandırır. PH KANALI- FİZİKSEL AKTİVİTE, DAVRANIŞ: Kişinin bedensel ve ruhsal rahatlığa kavuşması için yapılan her türlü eylem bu kanalın içinde yer alıyor. İyi uyku, beslenme, duş alma, fiziksel egzersizler gibi eylemleri kapsıyor. Hayatta kalma değeri taşıyan Savaş-Kaç tepkisi travma sonrası bedende gerginliğe yol açtığından, bedenin farkına varmak, onu rahatlatacak egzersizler yapmak çok etkilidir. Birçok çocuğun bir araya gelerek oyun oynaması, onların psikolojik sağlıklarını yeniden kazanmaları noktasında oldukça etkilidir. Hepimiz bu 6 baş etme kanalının hepsini kullanma yetisine sahibizdir aslında. Kimimiz hepsini yaparken kimimiz bazılarını tercih ederiz. Her biri bir diğerini harekete geçirir. Böylelikle baş etme yollarımız da katlanarak artar. Yaşanılan travma sonrasında kişi ne kadar çok baş etme kanalı kullanırsa o derecede iyileşmesi daha hızlı olur. Peki, toplum olarak için düştüğümüz bu bunalımdan toplum olarak nasıl çıkabiliriz? Toplumsal bunalım, - Geleneksel yapının, kurumların ve bilinen yaşam biçiminin çökmesi; - Sosyal normlar ve etik anlayışta bozulma - Bağımlı, pasif, sessiz, güvensiz, kuşkucu bir toplum olarak kendini gösterir. Yaşadığımız bu travma, bireysel ve toplumsal düzeydeki koruyucu tüm kademelerin işleyişinde büyük bir hasara yol açtı. Birlik olma duygusu, dayanışmanın güçlenmesi, güven ortamının yeniden inşa edilmesi toplumun kendisini yeniden adım adım yapılandırmasına fırsat tanıyacaktır. Güvenlik zafiyeti gösterildiğinde gerginlikler ve çatışmalar sıklaşacak, toplumu oluşturan gruplar birbirlerine yabancılaşacak, yalnızlaşma/yalnızlaştırma gibi istenmeyen duygusal tepkilerin artacağı bir sürece girilebilir. Etnik kökenler, dini gruplar arasında nifak oluşabilir. Ve bunların sonucunda toplumun güvenlik zemini de depreme uğrayabilir. Şeffaf bir şekilde, yaşananlar sonucu yapılan her türlü yardım, atılan her adım paylaşılmalıdır. Yaşananların göz ardı edildiği ve paylaşılmadığı durumlarda toplumlarda karmaşa duygusu, tahammülsüzlük, iyi niyetten emin olamama ve gerginlikler doğabilir. Yaşananlar ne zaman toplumca kabul edilir ve görülmeye başlanırsa, işte o zaman travmatik olayı yaşamış insanlar “iyileşme”ye başlayabilir. Bu bağlamda, adalet sisteminin işleyişi, adalet arayışında destek verecek yapıların varlığı ve yaşananlarla toplumca yüzleşerek onarımın yolunu açacak mekanizmaların varlığı, travma ile bireysel ve toplumsal düzeyde baş etme ve iyileşme için çok önemlidir. (Uzm. Psk. A. Senem Çopur & Uzm. Psk. A. Dicle Gencer) Yaşananların ve kayıpların kabullenilmesi, buna ilişkin duyguların fark edilmesi, kabullenilmesi ve paylaşılması ile “toplumsal bunalım”ın sağaltılması için adımlar atılabilir. “Şimdi güvendesin”, “Şimdi güvendeyim” duygusu iyileşme yolunda kişinin emin adımlarla ilerlemesini sağlar. Toplumu oluşturan bireylerin bedensel ve ruhsal olarak sağlıklı olması, toplumun da sağlıklı olmasını getirir. Bireyde duygusal denge sağlandığında, toplum da dengeye oturacaktır. Şehirleri, iş yerlerini, evleri inşa ederken, psikolojik olarak o şehir insanlarının da yeniden inşa edilmesi gerekir. Ülke olarak hepimize geçmiş olsun diyorum. Provokatif eylemlere kapılmadan, sağduyu ve empatiyle, birbirimize yardımcı olarak yaralarımızı daha hızlı saracağımıza inanıyorum.
Ekleme Tarihi: 10 Mayıs 2023 - Çarşamba

TOPLUMSAL TRAVMA VE TOPLUMSAL İYİLEŞME

TOPLUMSAL TRAVMA VE TOPLUMSAL İYİLEŞME


Ülkece yakın dünya tarihinin en büyük felaketlerinden birini yaşadık. Halen enkaz kaldırma çalışmalarıdevam ediyor. Gözümüz gönlümüz, aklımız hep deprem bölgesinde. Hep bir mucize bekliyoruz. İşinpolitik tarafına girmeden, bundan sonra bizi neler bekliyor? Onunla ilgili konuşalım istiyorum.


İnsanlar böyle büyük ve olumsuz yaşam olaylarının ardından tekrarlayan korku atakları yaşarlar. Yaşam şeklimizi derinden etkileyen olaylar bizde psikolojik travma yaratır. Hele ki bu yaşadığımız deprem hepimizde toplumsal bir travma yaratmış durumda.


Psikolog arkadaşlar daha iyi bilir elbet lakin ben yine de kısa bir bilgi vermek istiyorum; eğer yoğunkaygı içeren tepki olaydan hemen sonra gerçekleşir ve kısa süreli devam ederse “akut stresbozukluğu”, tepki uzun süre devam ederse- ki en az 6 aydan bahsediyorum ya da daha uzun bir süre sonra ortaya çıkarsa travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) olarak tanımlanıyor.


TSSB’nu biraz açacak olursak; travmayı çağrıştıran ortamlardan kaçınma, yaşanılan travmatik olayı sürekli tekrar ve tekrar yaşama veya travmaya sebep olan olayı hatırlamama, anlık kısa flash-back diyebileceğimiz geri dönüşler.


Her birimizin yaşı ve birikimiyle bu travmalarla baş etme yollarımız da değişiyor tabii ki. Küçük çocuklarda kendilerini daha güvende hissettikleri bebeklik dönemlerine dönme isteğiyle- tabii ki bu, bilinçle alınan bir karar değil- alt ıslatma, parmak emme gibi ya da yaşadıkları stresle baş etmeyöntemi olarak tırnak yeme, korkular geliştirme olarak kendini gösterebiliyor.
Kriz durumda tepkileri sınıflandırırsak:


 Fiziksel tepkiler: Aşırı uyarılma hali
Baş ağrısı
İştah bozukluğu (artma/azalma)
Sağlık durumu

 Davranışsal tepkiler: Uyku düzeninde bozukluk

Kâbuslar
Duygularını ifade edememe
Asosyal olma
Alkol ve ilaç kullanımı
Ağlama hissi
Çevreyle çatışma
 Duygusal tepkiler: Tepkisizlik
Hissizlik
Derin üzüntü
Kayba karşı özlem
Öfke, öç
Karamsarlık

 Bilişsel tepkiler: Dikkat ve odaklanma sorunları

Unutkanlık
Kararsızlık
Kısmi hafıza kaybı

Katı özeleştiri
Tepkilerden korunma planları

Varoluşsal, gelişimsel, durumsal ve komplike krizlerin hepsi birden kapımızda artık. Kendi varlığımızı sorguladığımız, hayata bakış açımızı değiştiren, en güçlü inançlarımızı temelinden sarsan krizlerden bahsediyorum. Psikolojik, biyolojik ve sosyolojik olarak bireyin tüm yaşantısını etkileyen, belki de kökten değiştiren krizler… Süreklilik ihtiyacı ya da rutin diyelim kendimizi güvende hissetmemizi sağlıyor. Travma ya da krizler
insanın süreklilik ihtiyacını elinden alıyor. Ve bu krizlerle her birimiz farklı baş etme yolları bulacağız.
İçsel ve dışsal kaynaklara başvuracağız. Her birimiz içinde bulunduğumuz durumla baş etmek için kendimize yakın bir kaynağı devreye sokacağız.
Psikolog Prof. Mooli Lahad interaktif bir baş etme modeli olarak “Basic-Ph” Baş Etme Modeli’ni tanımlamıştır. Bu modele göre Lahad, bireylerin zorlayıcı durumlarla baş etmek için kullandığı 6 farklı kanalı şu şekilde açıklamıştır:
BASIC PH
Belief- İnanç
Affect- Duygu
Social interaction- Sosyal etkileşim
İmagination- Düş, hayal gücü, yaratıcılık
Cognition- Düşünmek, bilgi toplamak, araştırmak
PH- Fiziksel aktivite, davranış
Nedir bu BACIS PH? Onu da açalım biraz:


B KANALI- İNANÇ:


Yaşamı nasıl anlamlandırdığımız, nasıl yaşadığımız, değerlerimiz ve inançlarımız dünyaya nasıl   baktığımızı da ortaya koyar. Kişi kendinden daha büyük bir güce sarılarak yaşadığı travmayı hafifletmeye ve onunla baş etmeye çalışır. Kimileri dini inancın onu ayakta tuttuğunu söyler. Kimi sempati duyduğu siyasi partinin söylemlerini takip ederek umudunu devam ettirir. Kimi ailesine sarılarak olanlara anlam verme, düzenini sürdürme yolundan devam eder sürece.
A KANALI- DUYGU:


Korku, öfke, suçluluk gibi duyguların konuşma, ağlama, gülme, yazma, şarkı söyleme gibi yollarla
sağaltılmasını içeren bu kanal, duyguları fark ederek iç sese kulak vererek durumla baş etme gücünü
sağlar.


S KANALI- SOSYAL ETKİLEŞİM:


Sosyal rolleri yerine getirme, bir gruba dâhil olma, destek alma, destek vermek de kişinin kendini güvende hissetmesine yardımcı olur. Sosyal rolün gereklerini yerine getirme katlanmayı kolaylaştırır.
Yaşadığımız depremle beraber bundan zarar gören diğer kişilere yardım etmek de depresyonla baş etme yolunda faydalı olur.

I KANALI- HAYAL GÜCÜ VE YARATICILIK:


Bu kanala her şey giriyor. Resim, müzik, yazı, drama ve sanatın her dalı. “İçinde bulunduğun duruma konsantre olmaktansa, hayal ettiğine konsantre olmak daha sağlıklıdır.” Şizofrenlerin halüsinasyonları da aslında bir nevi iyileşme çabasıdır diyor akademisyenler. Özellikle çocuklarla çalışırken duygularını ifade etmelerine imkân vermek açısından çok önemli bir kanaldır.


C KANALI- DÜŞÜNCE, BİLGİ TOPLAMA, ARAŞTIRMA


Bilişsel değerlendirme olarak da isimlendirebileceğimiz bu kanal, kişinin yaşadığı olayla ilgili araştırma yapması, elde ettiği bilgilerden sonuçlar çıkarması, yeni yol haritaları ve/veya strateji oluşturması çözüme yönelik eylemleri gerçekleştirme yolunu açar. Problem çözme ve yaşanılan olumsuzluklarla baş etme gücünü kazandırır.
PH KANALI- FİZİKSEL AKTİVİTE, DAVRANIŞ:
Kişinin bedensel ve ruhsal rahatlığa kavuşması için yapılan her türlü eylem bu kanalın içinde yer alıyor. İyi uyku, beslenme, duş alma, fiziksel egzersizler gibi eylemleri kapsıyor. Hayatta kalma değeri taşıyan Savaş-Kaç tepkisi travma sonrası bedende gerginliğe yol açtığından, bedenin farkına varmak, onu rahatlatacak egzersizler yapmak çok etkilidir. Birçok çocuğun bir araya gelerek oyun oynaması, onların psikolojik sağlıklarını yeniden kazanmaları noktasında oldukça etkilidir.
Hepimiz bu 6 baş etme kanalının hepsini kullanma yetisine sahibizdir aslında. Kimimiz hepsini yaparken kimimiz bazılarını tercih ederiz. Her biri bir diğerini harekete geçirir. Böylelikle baş etme yollarımız da katlanarak artar. Yaşanılan travma sonrasında kişi ne kadar çok baş etme kanalı kullanırsa o derecede iyileşmesi daha hızlı olur.
Peki, toplum olarak için düştüğümüz bu bunalımdan toplum olarak nasıl çıkabiliriz?
Toplumsal bunalım,
- Geleneksel yapının, kurumların ve bilinen yaşam biçiminin çökmesi;
- Sosyal normlar ve etik anlayışta bozulma
- Bağımlı, pasif, sessiz, güvensiz, kuşkucu bir toplum olarak kendini gösterir.
Yaşadığımız bu travma, bireysel ve toplumsal düzeydeki koruyucu tüm kademelerin işleyişinde büyük bir hasara yol açtı. Birlik olma duygusu, dayanışmanın güçlenmesi, güven ortamının yeniden inşa edilmesi toplumun kendisini yeniden adım adım yapılandırmasına fırsat tanıyacaktır.
Güvenlik zafiyeti gösterildiğinde gerginlikler ve çatışmalar sıklaşacak, toplumu oluşturan gruplar birbirlerine yabancılaşacak, yalnızlaşma/yalnızlaştırma gibi istenmeyen duygusal tepkilerin artacağı bir sürece girilebilir. Etnik kökenler, dini gruplar arasında nifak oluşabilir. Ve bunların sonucunda toplumun güvenlik zemini de depreme uğrayabilir. Şeffaf bir şekilde, yaşananlar sonucu yapılan her türlü yardım, atılan her adım paylaşılmalıdır. Yaşananların göz ardı edildiği ve paylaşılmadığı durumlarda toplumlarda karmaşa duygusu, tahammülsüzlük, iyi niyetten emin olamama ve gerginlikler doğabilir.

Yaşananlar ne zaman toplumca kabul edilir ve görülmeye başlanırsa, işte o zaman travmatik olayı yaşamış insanlar “iyileşme”ye başlayabilir. Bu bağlamda, adalet sisteminin işleyişi, adalet arayışında destek verecek yapıların varlığı ve yaşananlarla toplumca yüzleşerek onarımın yolunu açacak mekanizmaların varlığı, travma ile bireysel ve toplumsal düzeyde baş etme ve iyileşme için çok
önemlidir. (Uzm. Psk. A. Senem Çopur & Uzm. Psk. A. Dicle Gencer)
Yaşananların ve kayıpların kabullenilmesi, buna ilişkin duyguların fark edilmesi, kabullenilmesi ve paylaşılması ile “toplumsal bunalım”ın sağaltılması için adımlar atılabilir. “Şimdi güvendesin”, “Şimdi güvendeyim” duygusu iyileşme yolunda kişinin emin adımlarla ilerlemesini sağlar.


Toplumu oluşturan bireylerin bedensel ve ruhsal olarak sağlıklı olması, toplumun da sağlıklı olmasını getirir. Bireyde duygusal denge sağlandığında, toplum da dengeye oturacaktır.
Şehirleri, iş yerlerini, evleri inşa ederken, psikolojik olarak o şehir insanlarının da yeniden inşa edilmesi gerekir.


Ülke olarak hepimize geçmiş olsun diyorum. Provokatif eylemlere kapılmadan, sağduyu ve empatiyle, birbirimize yardımcı olarak yaralarımızı daha hızlı saracağımıza inanıyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve tekirdaginsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.